Ama şiirlerinden ve yazdıklarından anladığımız kadarıyla çocukluk ve gençlik yılları Urfa'da geçmiştir. Prof.Dr.Abdülkadir Karahan'ın biyografik incelemesinde Nâbi'nin doğum tarihi olarak 1052 (1642) tarihi üzerinde durulmaktadır. Ahmet Kabaklı'nın Türk Edebiyatı kitabında 1640 olarak geçmektedir. Ayrıca şairin Evlâd-ı Resûl olduğu şiirlerine dayanılarak ortaya atılmıştır. Nâbi, 1665 yılında 24 yaşında genç bir şair olarak İstanbul'a gitmiştir. İstanbul'a gidişinden sonra şöhret olmuştur. Urfa'da yaşadığı dönemde çok iyi bir medrese eğitimi aldığı eserlerinden anlaşılmaktadır. Nâbi'nin Urfa'da geçen yılları hakkında hiçbir şey bilinmemektedir. Yalnızca Nâbi'nin Urfa'yı sevdiği, Urfa üzerine gazeller yazdığı bilinmektedir. Nâbi'nin Urfa'da yaşadığı yılları yorumlayan Bedri Alpay, şunları söylemektedir: "Ulu Camii Mahallesi'nde doğmuştur. Hacı Gaffarzâdeler'dendir. Babasının adı Mustafa olup, ticaret ve ziraatle uğraşmıştır. Ailesi Urfa'nın köklü ailelerindendir. Okuma ve yazmayı kimden öğrendiğini bilmiyoruz. Fakat esaslı bir bir tahsil gördüğü muhakkak. Bunun gibi Urfa'da hangi medresede okuduğunu da öğrenemedik. Zamanının en ünlü medresesi olan Halil-ür Rahman Medresesi'nde okumuş olabilir. Bununla beraber havuz başı veya küçük attar pazarı denilen yerde attariye eşyası sattığını öğrendik. Daha sonra ilim ve edebiyatı tercih ederek dükkânı terkettiği söyleniyor. Medresede Arapça, Farsça, Tasavvuf, Felsefe, Arûz, Beyan ve Bedii ilimlerini öğreniyor." Yine Bedri Alpay'ın yazdığına göre şeyhi Yakup Kalfa'nın tavsiyesi üzerine İstanbul'a gitmiştir."Eski edebiyatımızda çok az şair ekol sahibi olmuştur. Bunlardan biri de Nâbi'dir. Nâbi ile beraber eski edebiyatımızda Fuzûli ekolu, Baki ekolu, Ruhi ekolu... gibi ekollerden de bahsedebiliriz. Bunlar içersinde kendisinden sonraki şairler üzerinde ağırlıklı olarak etkisi olanlardan biri, belki de birincisi Nâbi'dir. Nâbi'nin tarzını sürdüren, onu üstad olarak tanıyan şairlerden ilk akla gelen şunlardır: Bosnalı Alâaddin Sabit, Diyarbekirli Hami, Seyyid Vehbi, Çelebizâde Asım, Arpaeminizâde Sami, Koca Ragıp Paşa, Fıtnat Hanım, Haşmet, Sünbülzâde Vehbi, Keçecizâde ızzet Molla, Ziya Paşa vs.Nâbi ekolunun özelliklerine gelince, onun hikemi tarz ya da hikemiyât diye adlandırılan tefekkür ve hikmete yönelik şiirinin özelliğini, genel olarak, devrini çok yakından ilgilendiren sosyal ve siyasi olayların bilgece formüle edilmesi, halkın dilinde yıllar yılı söylene söylene klişeleşmiş atasözleri, deyimler kelâm-ı kibarlar gibi konuları içerir. Şüphesiz bu çerçevenin dışında kalan şiirleri de vardır. Ancak Nâbi şiiri denince ana hatlarını bu şekilde çizmek mümkündür." "Nâbi'nin dil bilgisi, kültürü, sohbeti hakkında bilgi veren ve onun bu hususlarda en önde gelenlerden biri olduğu belirten eserlerden Vakayiu-Fuzala'daki bilgiler dikkat çekicidir. Orada şairimizin, sohbetinin lezzeti, külfetsiz olduğu, kendisinin seri‘ül-i intikal, bedi‘il irticâl, gayet güzel ve tatlı konuşan bir zat olarak tanındığı belirtildikten sonra kültür bakımından devrinde tek, hususiyle Farsça ve edebiyat bilgilerinde eşsiz sayılmaya layık bulunduğu açıklanmaktadır. Yusuf Nâbi'nin ayrıca musiki ile de meşgul olduğu, hatta bestekârlığının da hatırlanması gerektiğine de işaret etmek gerekir. Şeyhülislâm Mehmet Esad Efendi (1685-1753), Atrab-ül Asar fi Tezkireti Urafai'l Ebrar isimli yüz kadar bestecinin biyografisini kapsayan eserinde Nâbi de yer almaktadır. Onun Ruhâvi makamında -usûl-i nim-devir'de- şöyle başlayan gazelini başarılı bir şekilde bestelediğine de temas edilmektedir:Ruhunda bâdeden yarın ki ab u tâb olur peydaDerunumda benim bir ma‘den-i simab olur peydaGeleneksel Urfa müzik kültüründen doğal olarak beslenmiş olan Nâbi'nin, Diyarbakırlı Seyyit Yahya'dan musiki dersleri aldığı söylenmektedir. Hanefi mezhebine bağlı olan Nâbi, aynı zamanda ehl-i tarik biridir. İstanbul'daki hayatından sıkılarak 1680 yılında Halep'e yerleşmiştir. 1700 yılında Baltacı Mehmed Paşa Halep valiliğinden alınarak İstanbul'a giderken Nâbi'yi İstanbul Başmuhasipliğine tayin etmiş ve yanında götürmüştür. Bu arada hocalık ta yapan Nâbi 1712 yılında vefat etmiş ve Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir. Mezarı, 1986 yılında Şanlıurfa Belediyesi tarafından anıtmezar haline getirilmiştir.Eserleri şunlardır: Türkçe Divân, Hayriye, Hayrâbâd, Tuhfe-i Dilkeş-i Nâbi, Tuhfet'ül Harâmeyn, Tercüme-i Hadis-i Erbâ‘in, Zeyl-i Siyer-i Veysi, Münşeât, Fetihnâme-i Kamâniçe, Surnâme, Gazânâme, Farsça Divânçe'dir.Şiirlerinden ÖrneklerGazelVirmezdi kimse kimseye nan minnet olmasaBir maslahat görülmez idi rüşvet olmasaHalkun miyanesinde bulunmazdı ittihadMeşreblerinde rabıta-i hisset olmasaKendü vücuduna bile giymezdi malı halkKasd-ı nümayış ü şeref ü şevket olmasaYok bi garaz mu‘amele-i ehl-i zamanedeKimse ibâdet etmez idi cennet olmasaTahsil-i ilmin üstüne tercih ider mi nasTahsil-i mal vasıta-i rif‘at olmasaıtmez zuhur asrda bir kimseden keremZımmında kasdi da‘iye-i şöhret olmazsaKemyab idi miyan-ı le'imanda imtizacMabeynde alaka-i cinsiyet almasaBakmazdı kimse ayine-i sâfâ NâbiyaHodbinlik alakasına alet olmasa.MuhammesBu gülistanda benimçün ne gül ne şebnem varBu çarşude ne dadu sited ne dirhem varNe kudret ü ne tasarruf ne biş ü ne kem varNe kuvvet ü ne teayyum ne zahm ü merhem varBu kârhânede bilsem neyim benim nem var Vücûd cud-i ilâhi hayat bahş-i kerimNefes atiyye-i rahmet kelam fazl-ı kadimBeden bina-yı Hüda ruh nefha-i tekrimKuva vedia-i kudret havas vaz-i hakimBu kârhânede bilsem neyim benim nem varBu kârhânede bir başka kâr ü barım yokNe varsa cümle anındır bir özge varım yokCihana gelmede gitmekle ihtiyarım yokBenim benim diyecek elde bir medarım yokBu kârhânede bilsem neyim benim nem varZemin bisat-i kader çerh hayme-i azametNücum-i sabit ü seyyar meş‘al-i kudretCihan netice-i cud-i hazain rahmetSahaif-i suver-i kevn nüsha-i hikmetBu kârhânede bilsem neyim benim nem var Vücud ariyetidir hayat emanettirıbade da‘vi-i mülk iddia-yi şirkettirKulun vazifesi teslimdir itaattirBana kulum dediği lütfdur inayettirBu kârhânede bilsem neyim benim nem var Benim fakir-i tehidest cud HakkındırAdem benim sıfatımdır vücud HakkındırZuhur ü hestiy ü bud ü nebud HakkındırTemaavvüc-i yem-i gayb ü şühüd HakkındırBu kârhânede bilsem neyim benim nem var Nasibsiz alamam rızkı huşk ile terdenNe asman ü zeminden ne bahr ile berdenGelir mukadder olan o denlü nukre vü zerdenZiyade kabzedemem rızkımı mukadderderBu kârhânede bilsem neyim benim nem var Sâbahı şam ü şeb-i tireyi nehar edememHevayı ateş ü ab-ı haksar edememSipihri sakin ü kühsarı bikarar edememHazanı kendi muradımca nevbahar edememBu kârhânede bilsem neyim benim nem var urfalı nabi şiirleri, urfalı nabi kimdir, urfalı nabi sakın terki edepten, urfalı nabi, urfalı nabi bağı dehrin
Kültür Sanat
10 Ekim 2016 - 10:16
Güncelleme: 27 Eylül 2018 - 13:15
Urfalı Nabi Divan Edebiyatına Adını Altın Harfle Yazdırdı
Asıl adı Yusuf'tur Yaşadığı dönemde Ekmel-i Şu‘ârâ-yı Rum ve Melik-üş Şu‘ârâ diye anılmıştır. Urfa'da doğan Nabi'nin doğum tarihi kesin değildir.
Kültür Sanat
10 Ekim 2016 - 10:16
Güncelleme: 27 Eylül 2018 - 13:15