Şanlıurfa Gazetesi’ne konuşan bakırcı ustası Mehmet Nuri Demirözü, geleneksel bakırcılık sanatının geçirdiği dönüşümü ve yaşadığı zorlukları anlattı. Demirözü’ne göre bakırcılık, mutfak kültüründen koparak süs eşyasına evrilmiş durumda ve bu dönüşüm, mesleğin neredeyse yok olmasına neden olmuş.
"Bakırcılık önceleri mutfak eşyası olarak kullanılırdı. Ancak günümüzde artık bakır sadece süs eşyası olarak tercih ediliyor. Oysa eskiden evlerin mutfaklarında hep bakır kaplar vardı. Şimdi apartman yaşamına geçildi, ne mutfak kaldı, ne zahre, ne tandırlık..."Bakır Kaplar Artık Süs OlduDemirözü, geçmişte yemek pişirmenin vazgeçilmezi olan bakır kapların artık dekoratif amaçlarla tercih edildiğini belirtti.
“Eskiden tencere, tava bakırdan olurdu. İnsan isterse sevmesin, yine de alırdı çünkü ihtiyacı vardı. Şimdi ise bakırı süs eşyası olarak herkes hobi için almıyor. Bu yüzden bakırcılık bir dönem bitme noktasına geldi,” dedi.“Şimdi Her Şeye Sıfırdan Başlıyoruz”Demirözü, günümüzde bakırcılığın isteğe özel üretimle devam ettiğini söyledi:
"Müşteri ne isterse ona göre üretime başlıyoruz. Tava mı isteniyor, tencere mi, çiğ köfte leğeni mi… El işçiliğiyle bir tabak ya da tası bir günde yaparız, oysa makineyle olsa günde 100 tane çıkar. Ama bizim için bu bir sanat. Çünkü biz ham bakırı ellerimizle, gözümüzle, bedenimizle işleyerek kullanılacak hale getiriyoruz."Bakırcılığın bir sanat olarak gelenekten beslendiğini vurgulayan usta, çoğu desenin 100-150 yıl öncesine, hatta Selçuklu dönemine dayandığını söyledi:“Biz yine de babamızdan gördüğümüz desenleri yaşatıyoruz. Geleneksel olanı koruyoruz.”Bakır Hediyelik OlduArtık mutfakta değil, vitrinlerde ve açılışlarda yer bulan bakır eşyaların popülerliğine dikkat çeken Demirözü,"Mutfak eşyası olarak ilgi görmüyor ama süs eşyası olarak ilgi görüyor. Bakanlara, milletvekillerine, kurumsal ziyaretlerde, iş yeri açılışlarında çiçek yerine bakır hediye ediliyor," ifadelerini kullandı.“Gençlerin İlgisi Yok, Ama Bu Bir Altın Bilezik”Mehmet Nuri Demirözü’nün en büyük kaygısı ise gençlerin mesleğe olan ilgisizliği.“Esnaf olarak her türlü müşteriyle karşılaşıyoruz, her biri ayrı bir anı. Ama gençler bu mesleğe ilgi göstermiyor. Benim mesajım şu: Öğrencilerin mutlaka bir sanat meslek edinmeleri gerekiyor. Bakırcılık olur, oto tamirciliği olur ama mutlaka bir altın bilezikleri olsun. Okulu bitirip iş bulamayan gençler kahve köşelerinde vakit geçiriyor. Oysa bir mesleği olan hiçbir zaman boşta kalmaz.”Bakırcılık, Şanlıurfa’nın geçmişine ve kültürel zenginliğine ayna tutan en özel sanat dallarından biri olarak yaşam mücadelesini sürdürüyor. Ustaların elinde şekillenen bu kadim meslek, genç nesillerin ilgisiyle yeniden can bulmayı bekliyor.
Şanlıurfa’da Asırlık Sanat: Bakırcılık Yok Olma Tehlikesiyle Karşı KarşıyaŞanlıurfa, insanlık tarihinin en eski zanaatlarından biri olan bakırcılık sanatına binlerce yıl boyunca ev sahipliği yaptı. Kalkolitik Çağ’a (M.Ö. 5000-3000) kadar uzanan geçmişiyle bu topraklarda gelişen bakırcılık, son yıllarda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.Arkeolojik kazılar, Şanlıurfa’nın Hassek, Kurban ve Lidar Höyüklerinde Kalkolitik Döneme ait bakır kaplar, ok ve mızrak uçları ile iğnelerin bulunduğunu ortaya koydu. Ayrıca 1950’lerde Harran’daki kazılarda ortaya çıkan 199 parçalık nadide madeni eser, bölgenin 11. ve 12. yüzyıllarda da bakırcılıkta ileri düzeyde olduğunu kanıtladı. Bu eserler bugün Ankara Etnografya Müzesi’nde sergileniyor, yalnızca küçük bir bölümü Şanlıurfa Müzesi’ne getirilerek ziyaretçilere sunuluyor.Yüzyıllar boyunca önemini koruyan bu zanaat, 1960’lı yıllara kadar Şanlıurfa’nın Kazancı Pazarı ve Hüseyniye Çarşısı’nda 300 usta ve kalfa ile yaşatılıyordu. Ancak alüminyum, plastik ve çelikten yapılan fabrikasyon ürünlerin yaygınlaşmasıyla birlikte, bakırcılığın önemi azaldı. Günümüzde yalnızca 10 dükkân ve yaklaşık 30 usta bu sanatı ayakta tutmaya çalışıyor.Urfalı ustaların meşhur “dövme çekiç” tekniğiyle yaptığı bakır işler, hâlen büyük beğeni toplarken, genç ustalar da “kabartma çekiç” tekniğiyle turistik amaçlı hediyelik ürünlere yönelmiş durumda.Bölgenin zengin mutfak kültürü de bakır ürün çeşitliliğini artırdı. 300-500 kişilik yemekler için özel olarak üretilen kazanlar, tencereler, leğenler ve sahalar hâlen kültürel miras olarak yaşatılıyor. “Bulgur Kazanı”, “Kollu Tas”, “Hamur Teşti” gibi yalnızca belli yemeklerde kullanılan özel kaplar, bu sanatın detaycılığını ortaya koyuyor.Ancak her geçen gün daha da azalan usta sayısı, Şanlıurfa’nın kadim sanatlarından biri olan bakırcılığı yok olma eşiğine getiriyor. Uzmanlar ve kültürel miras savunucuları, bu tarihi mesleğin korunması için acil destek çağrısında bulunuyor.