Halil Uçar, Şanlıurfa Gazetesi'ne yaptığı açıklamada kasaplık mesleğini icra ettiğini ve aynı zamanda hayvancılık, besicilikle uğraştığını belirtti. Etlerin genellikle kendi büyükbaş hayvanlarından olduğunu, besicilik yaptığı yerden hayvanları alıp Et Balık Kurumu'nda veteriner kontrolünden geçirerek kesimini yaptıklarını ve dükkanlarına getirdiklerini söyledi.
Küçükbaşlarda 5 aylık bir gebelik süreci olduğunu, 5 aydan sonra yaklaşık 3-4 ay en az besi süreci olduğunu ve hayvan doğurduktan sonra kesime hazırlanmasının yaklaşık 3 yıl sürdüğünü ifade etti. Bu sürecin oldukça zahmetli olduğunu, özellikle hayvancılık mesleğinin çok meşakkatli olduğunu, kesilmesi, satılması ve insanları memnun etmenin zor olduğunu belirtti.
İlk olarak hayvanın sağlıklı olması gerektiğini, veteriner kontrolünden sonra kesilmesi gerektiğini, tercihen 1. sınıf küçükbaş veya büyükbaş olsun, sağlıklı etiketli hayvanın dünyanın her tarafında 1. kalite olarak kabul edildiğini vurguladı. Et alırken bu saydıklarına dikkat edilmesi gerektiğini, alışveriş yapılan kasaptan bunların sorulması gerektiğini söyledi.
Elbette ki etkisinin olduğunu, örneğin bakkallar, züccaciyeciler nasıl sorun yaşıyorsa kendilerinin de yaşadığını belirtti. Şanlıurfa'da batı illerine göre kasapların daha avantajlı olduğunu, ikili ilişkilerde ve maddi konuda Şanlıurfa'nın biraz daha öne çıktığını ifade etti.
Şanlıurfa'nın kasap ve hayvancılık sektöründe çok iyi durumda olduğunu, diğer illere ve batıya göre hayvancılıkla ilgilenen insanların sayısının yüksek olduğunu söyledi.
Hijyen konusunda daha önce de bahsettiği gibi hayvanlarının sağlıklı olmasına dikkat ettiklerini ve ayrıca veteriner kontrolünden geçtiğini belirtti. Depolarının sürekli deterjanla yıkanıp temizlendiğini, ayrıca dolaplarının 24 saat çalıştığını ifade etti. Kıyma makinelerinin olmazsa olmazları olduğunu, makinelerin her gün temizlenip kullanıldığını, dükkanlarının köpüklü suyla her gün yıkandığını söyledi.
Ne çırak ne de kalifiye eleman bulamadıklarını, sadece Şanlıurfa'da değil Türkiye'de artık hiçbir sektörün eleman bulamadığını, çünkü artık insanların çocuklarını mesleklere göndermeyip okul okusun dediklerini belirtti. Örneğin çiftliklerinde çalıştıracak çoban bulamadıklarını, bir devlet memurundan daha fazla maaş aldıklarını ama yine de bulamadıklarını söyledi.
Bunun tarım politikasına bağlı olduğunu, tarım politikalarında sıkıntı olduğunu, bunun hükümetten kaynaklı olmadığını, diğer hükümet dönemlerinde de bunu gördüğünü belirtti. Bu sorunların iyileşmesi için bayağı kendi mesleğinin içinden gelen bir tarım bakanının olması gerektiğini söyledi. Sürekli sahada olan bir bakan istediklerini, böyle olursa hayvan üreticileri ve kasapların ekonomi konusunda ülkeyi daha ileriye taşıyabileceklerini, ilk başta süt fiyatlarının düzenlenmesi gerektiğini, vatandaşın 1 liraya sütü pahalı içsin ama eti de 50 lira aşağısına alsınlar, bunun da vatandaşın lehine olan bir şey olduğunu ifade etti.